HAMİDİYE ALAYLARI ALEYHİNE BİR GÖRÜŞ
- Taner Kargı
- 11 Ağu 2024
- 7 dakikada okunur

HAMİDİYE ALAYLARI TEŞKİLİ ALEYHİNE BİR GÖRÜŞ.
Aslında bugün başka bir konuda yazmayı düşünüyordum. Fakat Feridun’un dünkü paylaşımı ve o konu da yapılan yorumlar beni bu konuyla ilgili kitabımdan bu belgeyi paylaşmaya itti. Belgede anlatılanlar Hamidiye Alayları sürecinde kürtlerin özgürlükleri için yakaladıkları fırsat ve imkanı anlamak açısından önemlidir. Bu yazı bir valinin aleyhte yazdığı bir yazı, daha sonraki yazıda lehte yazılan iki belge yer alacak.
YPRK.AZJ.22.21.29.Z.1.30.9.1892
Musibetlerin (sorunların) giderilmesi hususunda Kürt aşiretlerinden teşkil olunan Alaylar hakkında sadıkane(bağlılık) beyandır.
Cenabı-hak hazreti padişahın yetkilerini sonsuza kadar devam buyursun. Etiullah ve Etiuresul(Allahın ve Peygamberin vekili) ve ulil emri minkum ayeti kelimesinin hükmüne göre her sınıf efrat ve Tabie-yi Osmani için mukaddes padişahımıza itaat etmemiz farzdır. Ve bu itaatin gerçekleşmesi ise; Osmanlı reayasının bütün fertleri, din ve devlete, mülk ve millete, canla başla bağlılık göstermesiyle mümkündür. Küçük, büyük; vatan evladı her kim olursa olsun, mülkün imarına, gelişmesine, velhasıl padişahına, vatanına, celbi menafi ve defi zarar hususunda ne kadar cansiperane, sadakatle hizmet ederse, o derece baisi istirahat, din, devlet,saadet ve istikbali mülki millet olur. Bu riyasız kulunuz ise; Devlet ve milletin özellikle halifeyi müminin olan velinimetimiz padişahımız hazretlerinin, Osmanlı tahtında ebedi karar olmasını cidden arzu edip, sadakatle Osmanlı saltanatına bağlı bulunması nedeniyle, daima görüş ve bildiklerini ve memuriyette bulunduğum müddetçe, doğrulukla üzerime farz bildiğim, devlet ve vatanın ilerlemesi hususunda düşünerek ve her zaman fikirlerimin neticesini devlet ve millete vahim olan sorunların giderilmesine bütün düşüncemi hasır ederek, akli muhakemeyle menfaat ve zararları birbirlerinden ayırarak çalışmaktayım.
Çünkü eğer menfaat ve zararları mülk ve milletin tenkidine, casusluğuna düşünüp çalışmaz isem, vücudu mukaddes olan padişahımız hazretlerinin, nimetleriyle beslenen kulları gibi dürüst çalışmazsam nankörlük olur. Onun için sonucu; memleketin geleceği, millet, din ve devlette tehlike getirecek bir takım sorunların meydana gelmemesi için düşüncelerimi izah etmeyi namaz ve oruç gibi farz bilmem nedeniyle; bu sefer vatanın geleceği ile ilgili hayırlı bir teşkilat olarak düşünülen Kürt aşiretlerinden teşkili lüzum görülmüş olan Alayların, gelecekte ne derece devlet, millet ve vatanın asayişine zararlı olacağını delil ve beyanlarla arz veispat ederim. Şöyle ki;
Şu zamana gelinceye kadar Van havalisindeki Kürtler, Erzurum havalisindeki Kürtlerden ve Erzurum havalisindeki Kürtler, Diyarbekir havalisindeki Kürtlerden ve Diyarbekir havalisindeki Kürtler, Mamureyi Elaziz ve Bitlis havalisindeki Kürtlerden ve Memureyi Elaziz havalisindeki Kürtler Süleymaniye havalisindeki Kürtlerden ve bu aşiret reisleri de nam ve nişanlarından pek aralarında birlik ve ittifak bağlarına önem verecek ve dış kaynaklı büyük ihtilaflar çıkaracak derecede vakıf olmadıklarından dolayı, devleti zarara sokacak isyanlara yeltenmemişlerdir. Lakin bu sefer kurulması düşünülen yeni teşkilatlar Kürt taifelerini birbirlerinin durumlarına ve birbirleriyle temas kurmalarına ve bu temasların meyvesi olarak şimdiye kadar aralarında bir muhabere alış verişi ve bir birlik konusu vuku bulmayan şöhrette, şana tamah eden aşiret reislerinin gaflet uykularından hişyar olmalarına külliyen sebep olacaktır. Çünkü bu Kürt aşiretleri şimdiye kadar birbiriyle irtibatsız yaşamış ve milliyet ve haysiyet kelimelerinin şimdiki manalarına yabancı kalmışlardı. Oysa şimdi bunlar kurulacak bu teşkilatla; kendilerini yan yana, birbirleriyle ilişkili bir sancak altında görecekler. Bu durum onların; milliyet ve haysiyetin ne olduğunu bilmelerini sağlayacak ve şöhreti düşünen reisleri bir takım münasebetsiz yollara sevk etmeğe neden olacaktır.
Nitekim eski harpte vatan ve İslamiyet, devlet ve millet uğrunda fedayı can etmek bahanesiyle bir takım Kürt aşiret reisleri başlarına büyük bir topluluk toplayarak, İslam devleti yolunda iftihar edilecek bir hizmeti icra edecekleri yerde, muharebe hengâmını kendilerine bir ganimet ad edip, şahsi menfaatleri uğrunda büyük bir hamiyetsizliği gerçekleştirerek, henüz muharebe esnasında iken, otlak kaparım bahanesiyle, fisebilillah olacak cihaddan çekilip, İran memleketinin ekseriye yerleri ile Osmanlı toprağının bazı yerlerini fetih ettiler. Kendi şahsi menfaatleri için umumun zararına hareketle, görünüşte sadık görünen yine Kürt reislerinden şan ve şöhret delisi Şeyh Ubeydullah, değimliydi?
İran hududunu belirleyen bir takım Şafi nesebine mensup Müslümanların memleketlerine hücum edip, çoğu Osmanlı toprağında yaşamış ve yalnız makama tamah eden şeyhe yardım etmemekten başka, bir cürüm ve kabahatleri olmayan biçare İslam reayasının köylerini yakıp, kendi zorba kanatları altına aldığı bir takım Kürt aşiretlerine, katliam gibi vahşetleri yaptırarak, muharebe hengâmını bir külah kapmaya kuvvetli bir fırsat bilen ve devletin, şimdiki teşkil olunan alaylardan beklediği gibi, birçok umum menfaatleri kendisine gözeten yine o şeyhi mücahit değimliydi?
Her hareket ve zorbalığı da şeraiti garraya karşı bir insan olduğunu bildiği halde, makam, şöhret düşkünlüğü, istiklal davası gibi batıl düşüncelerle, geçmişte fikrinde İslam şeriatının kıymetini unutturan, kendisini devlet ve millete görünüşte sadık gösteren yine o hain aşiret şeyhi değimliydi?
Zaten aşiret fertlerinin çoğu cahil ve şeyhte kurduğu hile ve desise makinesi sayesinde, o cahil Kürtleri elinde alet gibi oynatıp, istediği gibi kullanırdı.
Demek oluyor ki; şöhret düşkünü aşiret reisleri istedikleri gibi, aşiret fertlerini alet gibi elerinde kullanır. Çünkü makama düşkün reislerin hepsi hilekâr ve aşiret fertleri ise; o derece cahil ve marifet nurundan nasiplenmemiş çaresiz insanlardır. Bu nedenle, hain şahsi menfaatleri için, hilelerle, fakir aşiret efrat sürülerini, doğru yoldan çıkarıp, münasebetsiz yola sevk ederek, bu şekilde, dış kaynaklı asayişi bozacak bir takım isyanların meydana gelmesine sebep olurlar. Özellikle aşiret reislerine verilen harp teçhizatı gibi imtiyazlarla, nam ve nişanlar; onlara aşiret efradı arasında kimsenin karşı koyamayacağı bir üstünlük sağlayacaktır. Oysa teşkilattan önce, bazen isyan ve fesat maksadıyla aşiret fertlerine yaptıkları her teklif ve teşebbüsler de başarılı olamıyorlardı. Çünkü aşiret fertleri arasında bir takım cesaretli kişiler bulunurdu… Bu kişiler; reislerin kurduğu yalanları anlayarak, onlar da; Şahsi menfaatleri için, reislerin teşebbüslerine itiraz ve müdahale ile istediklerinin aksine hareket eder, hatta isyan ettikleri de olurdu. Bu da, reislerin hıyanetle kurdukları asayiş bozucu makinelerini işletmelerine engel olup, yarı yolda makinelerinin motorunun bozulmasına neden olurdu. Şimdi aşiret reisleri devlet tarafından daha çok şiddet ve korkutma yerine iltifatlar ve imtiyazlarla onure edildiklerine göre; kendilerine aşiretler üstü imtiyaz verilip, kıyafetleri değiştirilerek, silahlar ve resmi elbiseler giydirmek gibi, özel imtiyazlar sayesinde daha önce mevki makam peşinde olan hain reislerin, kurdukları yalanlara itiraz ve müdahale eden, bazı cesur aşiret bireylerinin bu sefer gözlerini korkutma hususunda reislere büyük fırsat verilir. Bir ganimet sayılabilecek; Bu silah ve resmi elbiseler, zaten aşiret fertlerine dehşet derecede korku verici olup, aşiret fertlerini mecburen reislerin bütün emirlerini dinleyip, itaat etme mecburiyetinde bırakacaktır. Bu durumda hain reislerin, yapacakları toplantılar ve isyanlara son derece elverişli bir zemin yaratır. Velhasıl;
bu ortam sayesinde, makam ve şöhret gayesiyle reisler, aşiret fertlerini bundan böyle kendilerine hitaben; “sizi her istediğim vakit bir toplantı haline koymak ve emirlerimize riayet ve itaat etmeye devlet tarafından izinliyiz” iddiasıyla dolaplar çevirip, dış asayişi bozmaya, aşiret fertlerini aldatmaya, eskisinden daha fazla iç huzurun bozulmasına, aşiret fertlerini aldatmalarına, eskisinden daha fazla dediklerini yaptırıp ve her istedikleri vakit aşiret fertelerini alet gibi ellerinde kullanmalarına muktedir olurlar.
Bundan anlaşılıyor ki; devlet tarafından reislere verilen adı geçen teçhizat ve imtiyazlardan dolayı aşiret fertleri, reislerin emirlerine muhalefet ve işlerine müdahale etmekten korkacaklarından, eskisi gibi itaatsizliğe muktedir olamayacaklarından, haklarına riayet ve emirlerine itaat edecekleri şüphesizdir.
Demek ki, hal böyle kalırsa, bu Alayın teşkilinden devlet, millet, vatan istifade değil, aksine zarar görecektir. Mülk ve milletin istikbaline zarar verici hallerin meydana geleceği ve Kürdistan’ın her köşesinde fesat ocaklarının türemesine yardım edeceği daha önce arz edilen sebeplerden anlaşılmaktadır. Hatta bu sefer hilafet makamına yakın olan bazı şöhret meraklıları ve uzak görüşlü Kürt reisleri tesadüfen Ayasofya Camiinde kendi aralarında konuşurlarken, Kürtçe lisanına vakıf olduğum ve bunların maneviyatlarından anladığım için tanık olduğum bir konuşma esnasında, bunların bazıları biri birlerine hitaben;
“Bulgaristan ve Sırbistan ve Karadağ gibi hükümetlerin hepsi birden Kürt aşiretlerinin sahip olduğu arazinin yarısına bile sahip olmadıkları halde, daha önce bu hükümetlerin; İslam devletine bağlı oldukları halde, her bir parçası ayrı ayrı birer hile ve desise ile istiklallerini kazanıp müstakil idare olabilmişlerdir. Ve aynı şekilde Mısır gibi bir yerde, Muhammet Ali Paşanın himmet ve gayreti ile istiklallini kazanarak Xıdeviyet Hanedanlığını kurmuşlar ve bu zamana kadar icrayı hükümde ediyorlar. Hâlbuki bizler ise, yani biz Kürt aşiretleri şimdiye kadar bir şey yapmadık ve bir işe muvaffak olmadık. Bunun da sebebi, bilhassa etrafımızdaki komşularımız olan sair Kürt aşiretleri ile geçmiş zamanda diyalogsuzluk ve ihtilaflar dolayısıyla birbirimizi tanıyamamış olmamızdır. Oysa şimdi bu Alayların teşkili bizim için kuvvetli bir fırsattır. Ve Kürt aşiretleri arasında ittifak ve birlik bağlarına bir vasıtadır. Özellikle şimdiye kadar cesaretlerimize dayanarak yaptığımız teşebbüsler itiraz ve müdahale emirlerine muhalif hareket eden ve ara sıra bizlere itaat etmeyen bir takım aşiret fertlerinin gözlerini korkutmaya ve her istediğimiz yola onları sevk etmeye, bizim için kuvvetli bir vasıta da harp aletleri ve kıyafet değişikliği ve sair imtiyazlar olduğundan bu resmi değişiklik ise, aşiret fertleri nazarında dehşet verici bir hal göstereceği açıktır. Bu Alayların kumandası, alayları oluşturan aşiret reisinin elinde olmalıdır. Şayet devlet tarafından böyle olması engellenirse, yine biz kusur etmeyelim. Üzerimize İstanbul’dan gönderilecek Türk kumandanlarını rüşvet sayesinde durdurabilir, hatta onları elimizde alet gibi kullanır ve şayet aşiretleri çok sıkıştırırlarsa her üzerimize tayin edilecek kumandanları kimse bilmeksizin, yani gece gafletten öldürür ve bu suretle bir istiklali ammeye nail olabiliriz” diyerek, hıyanetle ve nankörlükle bir takım damarlarıma kadar tesir eden asayiş bozucu sözleri işittiğimde, hissiyattı Aliyeyi beşeriyenin güzidesi olan hamiyet ve vatanperverliğim galeyana gelerek arz olunan iş bu yazıyı yazmaya kendimi mecbur his ettim.
Velhasıl iş tavında iken; bu Alayların ileride büyük bir karşı tehlikeye dönüşmemesi, bu kadar sarf olunan emeklerin boşa gitmemesi, istikbali mülk ve milletin temini gibi sebeplerin oluşturulması, yalnız makama, şöhrete, iktidarı elinde tutma, kuvvet bulma ve isimlerini yüceltmeyi gaye edinen hain reisleri, her nasılsa buraya celp ile ferman buyrulması ve birer vazife ile kendilerini bağlayıp, bir daha aşiretlerin üzerine bu gibi gailelerin doğmasına meydan verilmemesine çalışılmalıdır. Yoksa iş haricen bu reislerin şahsında başka bir surete girecek ve adeta Kürdistan’da ve hudut boylarında vahim bir renk alacaktır. Bu durum arz olunan kuvvetli delillerle ve çeşitli nedenlerle sabittir.
Eğer bu aşiret fertlerine makam düşkünü, asayiş bozucu reisler karışmaz ve heyeti iştimaiyelerine müdahale etmezler ise, umumu bağlayıcı olan dini hükümlerin manevi tesirleri sayesinde, bu aşiret fertleri ta canlarına kadar, damardan bağlı oldukları milli taassup nedeniyle, icap ederse, Allah göstermesin bir muhabere esnasında veya haricen bir ihtilalin vukuunda, vatanına, padişahına, devletine, milletine cidden muhabbeti olan bir kumandan ile veya bir hocanın, aşiret fertlerine söyleyecekleri ateşli vaiz ve nasihatlerle bir taassup gereği İslamiyeti koruma ve vatanperverlik mürivetini galeyana getirip, izzetle silahaltına alabilirler. Hain reisler olmazsa aşiret fertleri, fedakâr göğüslerini düşman mermilerine karşı hedef edip, mülk ve milleti canla başla muhafazaya gayret ve himmet edebilirler.
Ama eğer makam ve unvan düşkünü hain reisler; aşiret fertlerine müdahale ile nizam ve intizamlarına el uzatırlarsa, üzerlerine binlerce kumandanlar da tayin edilse, yine bir fayda etmeyeceği ve adeta Abbasi halifelerinden El Muhteşim zamanındaki felaket koşulları gibi, bir takım büyük ihtilaller olacağını sadakatle ve devletime bağlı olarak şimdiden arz etmeyi vacip gördüm. Ferman sizlerindir.
Kullarınız Resul Mesti efendi zade Abdülmecit
Comments