top of page

ANTEP NERE PATNOS NERE...


ANTEP NERE PATNOS NERE...

Düşler de kaybol muşluğun, kızıl ve gırimsiye bürünmüş gökyüzü, seher vakti sarma lıyordu gök kubbeyi. Gecenin sessizliği, zifiri karanlık nöbeti tan vaktine devir ediyordu, ay makyajını temizlemiş kaybolmaya ramak kalmıştı. Ne kurtların sesi, nede rüzgarın uğultusu, dem vurmuştu sabaha, kuş cıvıltıları ve horoz ötmeleri. Şehir yalnızdı kimsesizler misali.

Sabahçı kahvesinde buram buram süt kokuyordu. Sekiz köşeli kasketli iri adam buğu sarmış cam kenarında oturmuş -bavoo ver bir çay ... Elinde sarımtırak el işlemeli tütün tabakası, yaprak sarması inceydi İran mali değil diye mırıl danıyor, pala bıyıkları Adıyaman tütünü ile sarar mıştı. Yorgundu, bit kindi uzun yolda geldiği kan revan gözlerinden okunuyordu.

Bir cigara çekti içine nefesi kesilir cesine. Bıraktı sanki efor testine girmiş gibi. Bıraktığı duman ahenkle süzüle süzüle kahve haneyi duman altı etmişti. Elindeki kıtlama şekerinden bir ısırık alarak yarısını dilinin üstüne koydu demli çayını yudum ladı, gözünün feri parıl dıyordu etrafına bakarken, iç sesi ile kurban olayım suyuna havana... Ax malamıne ...

Sabah namazından çıkanlar ile kahvehane yavaş yavaş dolmaya başlıyordu.

Sekiz köşeli kasketine dokunup az yukarı kaldırdı, hemen yeleğinin cebinde çıkardığı altın işlemeli kösteğine baktı, arada gözü gelen ve gidenlere takılıyordu, tanıdık var mı? Diye. Aslında herkesi buyur etmek isterdi. Keribar kalın kesme, imamesi gümüş olan tesbihini çıkardı cıgara ve kırtlama çayının tadını kutlar gibi keyif lendi. Hayatı tesbih sanıp salla mıyordu, yaşadığı zorlukları tesbih taşlarını çekerek şak şak sesi kahvenin diğer ucunda duyar gibi vururdu, her bir taş çekmesi ayrı bir hikayeyle, atıyordu stresini.

Oooo sen buralarda ( yüksek sesle, kahvedekiler hepsi ona baktı) içeri girer girmez kasketine kurban deyip, takatsız takatsız sarıldılar... Nihayet tanıdık biri masasına geldimişti. Misafirine süt mü çay mi? Sordu hemde tütün tabakasını uzatı. Nereden geldiğini sordu sonrada masaya gelen - Antep te koyun götürmüştüm. Koyunlar geç satıldı bu sene mal para etmiyor...

Tekrar sordu!

En azından Antep' bi gördün gezdin. Anlat Antep nasıldır?

- Vala kurban güzeldir ama bana göre değil, ben nefessiz kaldım oralarda.

Patnos un suyuna, havasına, taşına kurban olayım.

Antep nere, Patnos nere...

Acaba onu o kısa zamanda yoran neydi ?

Ya da özlem neydi ?

Patnos aşkı neydi ?

Gurbete yaşayan larımız hemen hepimizin kanayan ortak yarası memlekete olan özlemidir, doğup büyüdüğümüz topraklardır. Doyduğumuz yer bize ne kadar konforlu hayat yaşatsa da, gurbette ölenlerin çoğu öldüğünde beni köyümün topraklarında defin edin diyor...

Vardır esamesi ...

Saygılarımla

Taner Kargı

Son Yazılar

Hepsini Gör
SİYABEND û XECÊ

SİYABEND û XECÊ     Siyabend û Xecê. Büyük bir aşk destanıdır. Kürt halkının çağlar ötesinden gelen en büyük sözlü destanlarından biridir...

 
 
 

Comments


Yayınlanan tüm yazılar izne tabidir. İzin almadan kullanılamaz. İspat  -  Patnos'un sesi soluğu  -  04ispat04@gmail.com - Pendik, İstanbul, Türkiye 34698

bottom of page